Thursday, March 30, 2006

PARADIGMA

Bir hayranım "'Siyasi paradigma' filan ne demektir, Veysel Bey haricinde bir allahın CHP'li kulu bilir mi acaba? Hiç sanmam!" demiş. Efendim başta Dervişçi Prof. H.G. olmak üzere bütün CHP ulema-fuzala-ve-ukalası böyle bilimsel lafları gayet dene iyi bilir. Bendeniz de bu ve benzeri kavramları CHP'nin ENDERUN'u Mekteb-i Mülkiye'de okuduğum yıllarda 1402'lik Prof. T.B.'ın verdiği "Bilim Felsefesi" dersinde öğrenmiştim.

"Yatırım indirimi tarih oldu" - ZAMAN

Bir CHP’li olarak hemen her gün bir müjde alıyorum. Hem de sağ görüşlü (daha doğrusu CHP-karşıtı) gazetelerden! Bugünkü müjde de ZAMAN gazetesinden: “Yatırım indirimi tarih oldu” diye yazmış, dokuzuncu sayfasının ücra bir köşesinde. Besbelli konstrüktivist ve de inkrementalist okurlarını fazla üzmek istememiş. CHP ulema, fuzala ve ukalasından fetva almadan yatırım (e.g. Boğaz Köprüsü) yapma, para babalarını millet kesesinden teşvikleme devri bitti muhterem. İstesen de, istemesen de bu ülkeyi bir CHP hükümeti gibi yönetmek zorundasın. Yaşasın IMF, yaşasın ABD, yaşasın CHP, kahrolsun faşizm!

Konu ile ilgili olarak 02 Şubat 2006 tarihinde yazmış olduğum Konstrüktivizmin Sonu yazımı da okumalısınız

Tuesday, March 28, 2006

CHP-karşıtı paradigmanın iflası

Bir ezber bozucu beyanat da Hisarcıklıoğlu’ndan geldi. Kanuni Sultan Süleyman’ın “bugün borç alan, yarın emir alır” özlü sözünü zikreden TOBB başkanı devletin dış borç almaması gerektiğini belirtmiş. 1960’lı, 70’li yıllarda böyle konuşanlara “Marksist-Leninist-hatta-Maoist” denirdi. Ey büyük CHP! Aklı olan senin doğrularını söylüyor. Çünkü sen Marksizm-Leninizm-hatta-Maoizm gibi gür bir kaynaktan besleniyorsun. Acaba 1940’lı yıllarda bir işadamı kendi itibarı ile dış borç bulmuş da, başvekil İnönü paranın transfer edilmesine izin mi vermemiş? Yaşasın CHP, kahrolsun faşizm!

Wednesday, March 22, 2006

Matematik (felsefe) sorusu - I

Şimdi soracağım soru matematik sorusundan çok felsefe sorusuna benziyor. Bilinen bir kavramın değişik bir bağlamda yeniden üretilmesi isteniyor. S tamsayılar kümesini şöyle tanımlayalım: S={1, 5, 9, 13, 17, 21, 25, 29, …, (4n+1), … öyle ki n=0,1,2,3,…}. Bu kümenin bir p elemanını bölen küme üyeleri 1 ve kendisinden (yani p’den) ibaretse, p bir S-asal sayıdır diyelim. Buna göre 25 bir S-asal sayı değildir. Buna mukabil, 21 bir asal sayı olmamakla birlikte, (asal çarpanları 3 ve 7 S'de bulunmadıklarından) bir S-asal sayıdır. Bir doğal sayı asal çarpanlarına ancak bir türlü ayrılır. Yani 6=pq diye çarpanlarına ayrılacak olsa, burada p ve q ancak 2 ve 3 değerlerini alabilirler ve başka da değer alamazlar. S-asallık sözkonusu olduğunda bunun böyle OLMADIĞINI gösterin ve S kümesinin S-asal çarpanlarına birden çok türlü ayrılabilen en küçük elemanının kaç olduğunu söyleyin. Hadi kolay gelsin.

Saturday, March 18, 2006

Demokratikleşme ekonomiden başlamalı

“Demokratikleşme” dendiğinde çoğumuzun aklına bundan Batı’nın ne anladığı geliyor. Kuşkusuz Batı hepimizi imrendiren zenginliğini demokratikleşmesine borçlu. Ancak demokratikleşmenin zenginliği de beraberinde nasıl getirdiğini acaba Batı anlayabilmiş mi? Nobel iktisat ödülüne aday gösterilen Hernando de Soto’ya soracak olursanız HAYIR! (bkz: “Sermayenin Sırrı”, Liman Kitaplar, 2005.) İrdelendiğinde görülecektir ki Batı’nın demokratikleşmeden anladığı politize olmuş tiplerin rahatlıkla at oynatabilmelerinden ibarettir. Geçimden başka derdi olmayan milyonların hakları, beklentileri umurunda bile değildir. Geçimden başka derdi olmayan milyonlar tüketicidir, küçük tasarruf sahibidir ve/ya emekçidir. Demokratikleşmenin sığ tanımını esas alanlar bunlardan ancak sonuncusunun (yani emekçilerin) hakları ile ilgilenmişlerdir. Ancak toplum (daha doğrusu seçmen kitlesi) onların kendilerini geliştirmelerini beklememekte, ve ekonomik demokrasiyi yönetenlere temsili sistemin elverdiği ölçülerde dayatmaktadır. Toplam ithalat içinde tüketim mallarının payı, toplam kredi arzı içinde tüketici ve konut kredilerinin payı, (halka açık) hisse senetlerinin getiri nispeti gibi ekonomik demokratikleşme endekslerinin son yirmi yıl boyunca kaydettikleri seyre bakacak olursak bunda başarılı da olmaktadır. EY BENİM ULUSALCI (PERİNÇEK’Çİ) KARDEŞİM: BATI’NIN SİYASİ DAYATMALARINA KARŞI KOYACAK KUVVET VE KUDRETİ DAMARLARDAKİ ASİL KANDA ARAMAKTAN VAZGEÇ! İŞÇİ HAKLARI KONUSUNDA GÖSTERDİĞİN HASSASİYETİ TÜKETİCİ VE KÜÇÜK TASARRUF SAHİBİNİN HAKLARI KONULARINDA DA GÖSTEREBİLİRSEN BATI’NIN SİYASİ DAYATMALARINA KARŞI KOYACAK GÜCÜ-KUVVETİ DE BULMUŞ OLURSUN.

Güncelleme:
Konu ile ilgili olarak yumurtladığım son cevherleri okumak için buraya ve buraya tıklayınız.

Tuesday, March 07, 2006

Ne varsa CHP'de var

EKONOMİ TÜRK’te (http://ekonomiturk.blogspot.com/) 14 Şubat Salı günü yayımlanan “Döviz Kuru ve Tekstilcilerin İsyanı” yazısına göndermiş olduğum yorumda aynen şöyle demişim: “Dövize en yüksek fiyatı ödemek gırtlağına kadar $-natık borca batmış TCMB'nın boynunun borcudur. Sizin bu dış borçları (taksit taksit değil de) hepten ödemeye hiç niyetiniz yok galiba. Yanlış anlamayın ‘dış borç almayalım’ demiyorum. Dış borcu devlet değil fertler almalıdır. Tabii devleti kefil etmeden...”. Efendim aklın yolu bir. Daha doğrusu aklın yolu CHP’liler için bir! Netekim bu fikrime CHP’nin ekonomi gurusu Sayın Kemal Derviş’ten tam destek geldi: “Dalgalı kur rejiminin mimarı olan Derviş’in CNN Türk’e verdiği ‘Hazine’nin döviz cinsi borçlarının tümünü ödeyerek kura müdahale etmesinin zamanı artık geldi’ şeklindeki yorumu ekonomistler arasında tartışma yarattı” (REFERANS, 8 Mart 2006, s. 6). Siyasi partilerimiz arasında marka olabilmiş tek parti CHP’dir. İşte iki CHP sevdalısı (Sn. Derviş ve bendeniz) aramızda binlerce mil mesafe de olsa aynı çözümde birleşiyoruz. Kalplerimizdeki telsizle fikir teatisinde bulunuyoruz. Yaşasın CHP’lileri vezir (Hikmet Çetin Afganistan’a, Kemal Derviş UNDP’ye vezir oldular), faşistleri de rezil eden ABD!