Saturday, March 18, 2006

Demokratikleşme ekonomiden başlamalı

“Demokratikleşme” dendiğinde çoğumuzun aklına bundan Batı’nın ne anladığı geliyor. Kuşkusuz Batı hepimizi imrendiren zenginliğini demokratikleşmesine borçlu. Ancak demokratikleşmenin zenginliği de beraberinde nasıl getirdiğini acaba Batı anlayabilmiş mi? Nobel iktisat ödülüne aday gösterilen Hernando de Soto’ya soracak olursanız HAYIR! (bkz: “Sermayenin Sırrı”, Liman Kitaplar, 2005.) İrdelendiğinde görülecektir ki Batı’nın demokratikleşmeden anladığı politize olmuş tiplerin rahatlıkla at oynatabilmelerinden ibarettir. Geçimden başka derdi olmayan milyonların hakları, beklentileri umurunda bile değildir. Geçimden başka derdi olmayan milyonlar tüketicidir, küçük tasarruf sahibidir ve/ya emekçidir. Demokratikleşmenin sığ tanımını esas alanlar bunlardan ancak sonuncusunun (yani emekçilerin) hakları ile ilgilenmişlerdir. Ancak toplum (daha doğrusu seçmen kitlesi) onların kendilerini geliştirmelerini beklememekte, ve ekonomik demokrasiyi yönetenlere temsili sistemin elverdiği ölçülerde dayatmaktadır. Toplam ithalat içinde tüketim mallarının payı, toplam kredi arzı içinde tüketici ve konut kredilerinin payı, (halka açık) hisse senetlerinin getiri nispeti gibi ekonomik demokratikleşme endekslerinin son yirmi yıl boyunca kaydettikleri seyre bakacak olursak bunda başarılı da olmaktadır. EY BENİM ULUSALCI (PERİNÇEK’Çİ) KARDEŞİM: BATI’NIN SİYASİ DAYATMALARINA KARŞI KOYACAK KUVVET VE KUDRETİ DAMARLARDAKİ ASİL KANDA ARAMAKTAN VAZGEÇ! İŞÇİ HAKLARI KONUSUNDA GÖSTERDİĞİN HASSASİYETİ TÜKETİCİ VE KÜÇÜK TASARRUF SAHİBİNİN HAKLARI KONULARINDA DA GÖSTEREBİLİRSEN BATI’NIN SİYASİ DAYATMALARINA KARŞI KOYACAK GÜCÜ-KUVVETİ DE BULMUŞ OLURSUN.

Güncelleme:
Konu ile ilgili olarak yumurtladığım son cevherleri okumak için buraya ve buraya tıklayınız.

3 Comments:

Anonymous Anonymous said...

O kitabi okudum. Ilginc gelse de tam olarak ikna edici gelmedi. Ozellikle ABD'de toprak vs. mulkiyetinin beglendirilip sermayeye donusmesi surecinin tarihine bakarak bizim gibi ulkeler acisindan ders cikartmak dogru olmayabilir. (Yazar o tarihi incelemis buyuk olcude). Bos veya katliamla bosaltilmis bir ulkeye herseyi goze alarak gocmus insanlarin davranisiyla, ordusu/devleti tarafindan kurtarilip yine devleti tarafindan gudulmus ve senelerce 'ben gudersem filankimin gutmesinden daha iyi olur' propagandasina maruz kalmis insanlarin davranislari/ihtiyaclari farkli olacaktir herhalde. Diger araftan 'bu isi yapmaya kalksam devlet bana ne yapar' yahut 'su isteki eziyet envanterini cikartalim' filan gibi ifade etmeye calistigim burokratik/kanuni zorluklari, mulkiyeti kanun nazarinda belgelendirme baglaminda Misir Peru filan gibi ulkelerde incelemesi cok hosuma gitmisti. Tablolar bayagi ilgincti (Turkiye icin bunu yapsa biri keske dediydim). Faydali bir kitap bence, ama tezi cok hak ettiginden cok daha iddiali geldi bana.

5:45 AM  
Anonymous Anonymous said...

Veysel abicim, EkonomiTurk'te gecekondularla ilgili bir yazı var.Sermayenin sırrı'ndan bahsettim, bilgine...

2:41 PM  
Blogger Veysel Aratlioglu said...

Sayın Murtezaoğlu,

Sayfa 7’de “Batılılar, su içinde yaşayıp da suyun farkında olmayan balıklar misali, (sistemlerinin nasıl işlediğine) dair bütün farkındalıklarını yitirmişlerdir” deniyor. Bence De Soto’nun bu saptaması çok mühimdir, ve ben de sadece bunu iktibas ettim (diğer çekincelerinizde haklı olabilirsiniz). Karaciğer problemi olmayan biri nasıl ki (salt bu nedenle) karaciğer mütehassısı tabip olamazsa, kapitalizm ve demokrasi de bu müesseselerin fevkalade iyi işlediği ülkelerin bize dayattıkları şeyler olmayabilir. Bunu anlatmak istemiştim. Yorumunuz için teşekkürler.

Veysel Aratlıoğlu

Bilgilendirmen için teşekkürler sevgili Ayvaz.

V.A.

12:08 AM  

Post a Comment

<< Home