Friday, January 27, 2006

Çorapçılar köyü kimin (neyin) kurbanı?

27 Ocak tarihli REFERANS gazetesi arka sayfasında "Çorapçılar köyü teknoloji kurbanı" haberine yer vermiş. Bursa'nın Karacabey İlçesi'nde erkeklerin çorap örmesiyle ünlenen, bu yüzden de "Çorapçılar Köyü" olarak anılan Yenikaraağaç köyü sakinleri "teknoloji bizi yendi" demişler. Teknoloji iyi de, borçlanarak alınan makineler insanları işsiz bırakıyorsa bu üzerinde düşünülmesi gereken bir problemdir. Şimdi biri çıkar da bu borçları ödemek için "işsiz kalan köylüleri asker yapıp ABD'nin emrine verelim" derse işte "liboş" odur. Sermaye malları kullanımının sübvansiyone edildiği bu ülkede emek kullanımını sübvansiyone etmek (sendikalar da dahil olamak üzere) neden kimsenin aklına gelmez? "Ekonomi iyi yolda" dedi isek, geçmiş dönemlere kıyasla iyi olduğunu anlatmak istedik. Yoksa teknoloji fetişizmi bu AKP iktidarına da bir miktar oy kaybettirecektir. Velhasıl Çorapçılar Köyü teknolojinin değil, teknoloji fetişizminin kurbanıdır. Genel seçimlerde hangi partiye oy vereceklerine özellikle dikkat edilmelidir. Bu her kesim için son derecede öğretici bir veri olacaktır.

6 Comments:

Blogger BAHADIR AKIN said...

Veysel Bey

Erkeklerin ordugu orijinal corablarla makinenin dokudugu corap birbirinin ayni degil ama. Teknoloji bu tur el isciligini nasil yenebilir, her ikisinin musterisi farklidir.

Ote yandan emek yogun sektorlerde teknoloji kullanimi ister istemez isgucunun yapisini degistirecektir. Bu turdeki emegin subvansesi bir yere kadar diyelim ama ya sonra ne olacak.

Sendiklari da fazla ciddiye aldiginizi dusunuyorum, bunlar icin onemli olan ulkedeki issizlik degildir. Ozellikle Turkiye`de cogunlugu kamudan beslenen sendikalarin issizlik gibi bir derdi yoktur. Bunlar devasa burokratik menfaat sebekeleridir.

Selamlar.

Fethi Sipahi Tan

2:35 AM  
Blogger Veysel Aratlioglu said...

Sevgili Fethi bey dostum,

Sanayi Devrimi Avrupası’nda başat akım teknoloji fetişizmi değil, TEKNOLOJİ FOBİSİ’dir. Yani şu dokuma tezgahlarının yasaklanmaları, yakılıp-yıkılmaları v.s. hikayeleri. Amma teknoloji işte bu Avrupa’da nevş-ü nema bulmuştur. Amiyane tabirle söyleyecek olursak, bu teknoloji denen haspa bizim gibi aşıklarına değil, vefasız dostlarına yar oluyor :) Onun için “teknoloji de teknoloji” diyenlere biz de fazla yüz vermeyelim derim. Hem sonra yok mu şu Yenikaraağaç köyünü markalaştıracak bir hayırsever sponsor yaa?

Selam ve sevgilerimle,
Veysel

4:07 AM  
Blogger BAHADIR AKIN said...

Merhaba,

Aslına bakılırsa bizim lonca teşkilatlarının da yakıp yıktığı fabrikalar olmuştur Osmanlının son zamanlarında. Hattatların matbaaya baş kaldırması da -yoruma açık olmakla birlikte- bu açıdan değerlendirilebilir.

Teknolojik gelişme genelde bağımsız ilerliyor ve önünde durulması da pek mümkün değil.

Selamlar.

Fethi

4:16 AM  
Blogger Veysel Aratlioglu said...

Sevgili Fethi bey dostum,

Teknolojik gelişme ancak spontane olduğunda sağlıklı oluyor. Teknoloji konusunda işgüzarlıklar çözdüklerinden daha çok problem yaratıyorlar. Çok basit bir örnek vereyim: Ankara’da belediye otobüslerine bilet otomatları monte edildi. Bu otomatlar halk otobüslerinde yok. Yani seçilmiş adam teknoloji fetişisti, müteşebbis değil. İşte piyasa ekonomisinin fazileti burada. Belediye otobüslerinde bilet denetimi şoför tarafından yapılıyor. Ücret ödendiğinde otomat birkaç notalık bir melodi çalıyor. Bunu duyan şoför, yolcunun ücret ödediğini anlıyor. Bu, otomatın şoför mahalline yakın bir yere monte edilmesini zorunlu kılıyor. Dolayısı ile de, bilet kuyruğu aracın dışında oluştuğundan, otobüs durakları daha çok işgal ediyor, trafiği daha çok aksatıyor. Kar amacı güden halk otobüsçüleri ise, eti ile kemiği ile biletçi istihdam ediyorlar. Bunu aracın orta yerine oturtuyorlar. Bilet kuyruğu aracın içinde oluştuğundan otobüs durakları daha az işgal ediyor, trafiği daha az aksatıyor. Velhasıl bu teknolojinin astarını yüzünden pahalıya getiriyoruz.

Selamlar, sevgiler,
Veysel

5:58 AM  
Blogger BAHADIR AKIN said...

Merhaba,

Bu açıdan hem özel sektörde hem devlette teknoloji fetişizmine birçok örnek bulmak mümkündür elbette. Lüzumsuz bilgisayar sistemleri, fazladan CNC tezgahları, saçma sapan güvenlik kamera sistemleri, lüzumsuz yazılımlar vs.

Ankara belediyesi bu işi İstanbul'a özenip yapmış olsa gerek ama hatırlayabildiğim kadarıyla İstanbul'da pek kuyruk oluşturmuyor sistem. Üstelik İstanbul'da halk otobüslerinde isteyen otomatik "bipleyen" kartları kullanıyor isteyen "etten kemikten" görevliye para veriyor.

Esas olanın filanca teknolojiyi değil gereken teknolojiyi kullanmak olduğunu anlatmak pek kolay değil elbette.

Selamlar.

Fethi

10:46 AM  
Blogger Veysel Aratlioglu said...

Teşekkür ederim Fethi bey dostum. Seninle çok iyi anlaşıyoruz.

10:36 PM  

Post a Comment

<< Home