Thursday, April 06, 2006

Sn. Perinçek fetvayı verdi

17 Haziran 2005 tarihinde Derinsular’a gönderdiğim yorumda aynen şöyle demişim:

“Bu CHP'lileri ancak MLhM'ler adam eder. Zira MLhM'lerden ödleri patlar. Mesela MLhM itikadının başpiskoposlarından ‘TÜSİAD'ın teminatı altındaki modernite ve laiklikle mutlu olana devrimci denemez. Netekim İranlı komünistler Humeyni devrimi arefesinde laik Şah'dan yardım istememişlerdir’ yollu bir fetva alınacak olursa CHP kriptonit görmüş Süpermen gibi pısar ve başörtüsü konusunda bir daha tek laf edemez.

Saygılarımla,
Veysel Aratlıoğlu (Marksizm-Leninizm-hatta-Maoizm (MLhM) itikadının Yaşar Nuri Öztürk'ü)”.

Nostradamus muyum neyim? Bu dediğim de çıkmaya başladı ufaktan. 26 Mart 2006 tarihli AYDINLIK dergisi İranlı manken Piraye ile mülakat yapmış; bayan aynen şöyle demiş: “İranlı kadınlar olarak başörtümüzün kaldırılmasını istiyoruz, belki şortla gezmeyi seviyoruz, belki de erkeklerle aynı plajda denize girmek istiyoruz ama bütün bunların karşılığını neyle ödeyeceğiz? Sadece bir görünüş özgürlüğü için insan ülkesini satmaz”. Doğrusu bu ya, Sayın Perinçek fetvayı vermekte çok bonkör davranmış, benim istediğim önkoşulları pek aramamış. İşte Marksizm-Leninizm-hatta-Maoizm ab-ı hayat suyu ile beslenen Kemalistin gardrop devrimcilerinden farkı!

10 Comments:

Anonymous Anonymous said...

Sevgili Veysel Bey,

Bir münasebetsizlik yapacağım şimdi, peşinen özür dilerim: Cevap maillerimden birinde eksik bıraktığım bir hususu yeni bir mailde değil de burada açıklayacağım.

Evet, reklamcıyım dedim ama Mülkiyelilik ile reklamcılık arasındaki (kel/quelle)-alakayı açıklamayı unuttum. İşte açıklama; dünyada -bildiğim kadarıyla içeri tıkılmamış tek- darbeci olan Bay Zorti'nin kulağı çınlar belki diye buradan duyuruyorum: 1402'nin, en değerli hocaları çil yavrusu gibi dağıtması ve akademik ortam ve çalışma zevkinin içine s**ması, akademik kariyer hevesimi baltalamış ve beni valideme kârhanede (:ikinci harfe dikkat!) piyanist olduğumun söylenmemesi hususunda vehim, anksiyete ve kronik minör depresyon muzdaribi kılmıştır netekim! Hayatımın yönünü ve düzenini kökten değiştirmesi nedeniyle duyduğum hınç ve nefret, resim sanatına getirdiği dehşetengiz katkıya da tarihe geçecek olan malum darbeci şahıs 78'li saftirik kardeşlerimin çabasıyla bu saatten sonra yargılanıp mahkum olsa bile dinmeyecektir -ki tabii güzelim yurdumda böyle birşey mevzubahis dahi olamaz!

5:54 AM  
Anonymous Anonymous said...

Sevgili Veysel Bey,

Bir münasebetsizlik yapacağım şimdi, peşinen özür dilerim: Cevap maillerimden birinde eksik bıraktığım bir hususu yeni bir mailde değil de burada açıklayacağım.

Evet, reklamcıyım dedim ama Mülkiyelilik ile reklamcılık arasındaki (kel/quelle)-alakayı açıklamayı unuttum. İşte açıklama; dünyada -bildiğim kadarıyla içeri tıkılmamış tek- darbeci olan Bay Zorti'nin kulağı çınlar belki diye buradan duyuruyorum: 1402'nin, en değerli hocaları çil yavrusu gibi dağıtması ve akademik ortam ve çalışma zevkinin içine s**ması, akademik kariyer hevesimi baltalamış ve beni valideme kârhanede (:ikinci harfe dikkat!) piyanist olduğumun söylenmemesi hususunda vehim, anksiyete ve kronik minör depresyon muzdaribi kılmıştır netekim! Hayatımın yönünü ve düzenini kökten değiştirmesi nedeniyle duyduğum hınç ve nefret, resim sanatına getirdiği dehşetengiz katkıyla da tarihe geçecek olan malum darbeci şahıs 78'li saftirik kardeşlerimin çabasıyla bu saatten sonra yargılanıp mahkum olsa bile dinmeyecektir -ki tabii güzelim yurdumda böyle birşey mevzubahis dahi olamaz!

5:56 AM  
Blogger Veysel Aratlioglu said...

Sevgili Metin,

"Tüketim malı ithal edilmez" tabusu 12 Eylül askeri darbesi sayesinde yıkılmıştır. Rahmetli Özal'ın spektaküler Çikita muz ithalatını anımsayınız. Yani siyasi demokratikleşmeden taviz vermek pahasına da olsa, ekonomik demokratikleşme yolunda dev bir adım atılmıştır. Bunu Kenan Evren paşaya borçluyuz. Zaten öyle olmasa idi ABD darbeciler için "our boys" demezdi. Sana bir edebiyat sorusu: 11 Eylül 1980 gecesi Başkan Jimmy Carter Kenan Evren paşamı telefonla aramış ve ona Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inden hangi mısrağı okumuştur? Bu 1402'likler de ABD'ye bir kez olsun "welcome" demiş olsalardı, bütün günahları hazan yaprakları gibi dökülürdü. İsimleri temizin-temizi olur, her murada ererlerdi.

Saygılar,
Veysel

6:34 AM  
Anonymous Anonymous said...

Veysel Bey,

Ücretli kölelik, insanda beyin meyin de bırakmıyor. Cılk vaziyetteyken sizden gelen sınav sorusuyla paniğe kapıldım. Muhtemelen doğru mısraı bulmuş olmayacağım ama yine de şansımı deneyeyim. İşin ucunda rezil olmak da var ama kader utansın. Mısra şurada bir yerde mi gizli?:

ulu devlet buldun ey dildâr sen
doğiserdir senden ol hulkî hasen

bû gelen ilmi ledün sultânıdır
bû gelen tevhîd ü irfân kânıdır

bû gelen aşkına devr eyler felek
yûzüne müştâkdır ins ü melek

bû gice ol gîcedir kim, ol şerîf
nûr ile âlemleri eyler latîf

bû gece dünyayı ol cennet kılûr
bû gece eşyaya hak rahmet kılûr

bû gice şâdân olur erbâbı dîl
bû giceye can verîr eshâbı dîl

8:29 AM  
Blogger Veysel Aratlioglu said...

Yok canım, o kadar da abartmayalım. Doğru yanıt "Yürü kim meydan senindir bu gice" mısrağı olacaktı. Yoksa ABD hiç bir faniye o kadar çok bel bağlamaz.

Saygılar,
Veysel

10:57 AM  
Anonymous Anonymous said...

Tüh! İkinci kez zayıf not aldım sizden! Kısmet değilmiş!

11:23 AM  
Anonymous Anonymous said...

Sevgili Veysel Bey,

Bu arada, iki şey dikkatimi çekmedi değil:

Bir: Blogun yeni altbaşlığı (Mütehassıs oldum, gurur duydum!)

İki: Endüstri yüksek mühendisliği hususunda da benim bir açıklığa kavuşturma talebim var!

Saygılar.

1:53 PM  
Anonymous Anonymous said...

Veyse Bey,

Ben artık sizden şöyle detaylı bir "CHP Veysel Bey için ne ifade eder?" yazısı bekliyorum. Çünkü her yazınızı her yorumunuzu okumama rağmen bir türlü netleştiremiyorum sizin CHP ile olan muhabbetinizi. Ben CHP'yi severim deseniz inanacağım, yok canım söylediklerim tamamen kinaye idi aslında günahım kadar sevmem deseniz yine inanacağım. O kadar anlamadım yani. Daha ilk yazılarında Müzmin Anonim'in akıllı tasarım konusundaki pozisyonunu belli etmesi gibi sizinde böyle bir yazınız büyük bir boşluğu dolduracak.

Saygılarımla

Kıvanç Tarhan.

11:57 AM  
Anonymous Anonymous said...

Veysel Bey ,

Bugün bir gazetede haber vardı.Linki şudur :

http://www.vakit.com.tr/index.php?sayfa=haber&haber=7402

"Rusya Bilim Akademisi Tarih Enstitüsü, Bolşevik devriminin zorba-baskıcı lideri Lenin’in Moskova’daki Kızıl Meydan’da bulunan ve mumyasının da sergilendiği müzesinin kapatılmasını istedi. Kommersant gazetesindeki haberde, Enstitü Müdürü Vladimir Lavrov’un, yayımladığı bir metinde, “Devlet, artık Komünist Parti lide rinin mumyasını muhafaza etmek için vergi mükelleflerinin paralarını harcamamalı” dediği belirtildi. Tarih Enstitüsü’nün, Sovyet döneminde yapılan baskıların tanınmasını savunan bir Rus sivil toplum örgütünün talebine yazılı olarak cevap vermek amacıyla yayımladığı belirtilen metinde, Lavrov’un, “Lenin’in yaptıkları ülkeyi sosyo-ekonomik ve manevi bir çıkmaza sürüklemiş ve ülkeyi medeni dünyadan tecrit etmiştir. Lenin ve halefi Stalin, milyonlarca masum insana yapılan baskı ve zulümden, toplumsal soykırım siyasetinden, işkenceden sorumludur” ifadesini kullandığı kaydedildi. Bu açıklamalar, Komünist Parti yetkililerini kızdırdı. Partinin Moskova şube başkanı Vladimir Ulas, tarihçilerin bu açıklamalarının Komünist Parti’ye karşı bir provokasyon olduğunu söyledi. Rusya’da Lenin’in toprağa gömülüp gömülmeyeceğine ilişkin tartışmalar, son dönemde yeniden alevlenmişti.


Ben haberin doğruluk derecesini bilmiyorum.Ama doğru ise , Rusya Bilim akademisi ve Tarih Enstitüsü Lenin ve halefi için ilgili ifadeleri kullanmışlarsa Rusya'nın tarihçilerinin leninizm itikadından ebediyyen vazgeçtikleri sonucuna varabilir miyiz ?

Bunu size konunun uzmanına "Leninizm itikadı Yaşa N.Öztürk'üne" sormak istedim. :-)

saygılarımla..

10:40 AM  
Blogger Veysel Aratlioglu said...

Sayın Öztürk,

Müslümanlar ehl-i kitap olan gayrı müslimler ile kitapsızları tefrik etmişler ve bunlardan birincisini biraz üstün tutmuşlardır. Lenin'den haz etmeyebilirsiniz. Ancak unutmayın ki Lenin geride doktrin kitapları bırakmıştır (ve dış politikada da ver-kurtulcudur). Atatürk ise siyasi ve ekonomik görüşlerini kitaplaştırmamıştır. Umarım önümüzdeki günlerin gebe oldukları olaylar sizi Lenin'i arar duruma getirmezler :-(

Saygılarımla,
Veysel Aratlıoğlu

12:33 PM  

Post a Comment

<< Home